İslami mücadelede zulmün sac
ayakları vardır ve bunların tümü Musa'nın mücadelesinde
tebarüz eder: Firavun, Haman, Karun, Samiri ve Belam. Bunların her
birisinin ötekilerden farklı bir işlevi, bir fonksiyonu vardır.
Şu anki konumuz Belam.
Belam İslama karşı mücadelenin dini
yönünü temsil eder. Böylece batıl güçleri satılık din
adamları ve kalemini satmış aydınlar vasıtasıyla hak güçlerine
karşılık vermeye çalışırlar.
***
Kuran'da Belam:
“Kendisine âyetlerimizi verdiğimiz
hâlde, onlardan sıyrılıp da şeytanın kendisini peşine
takıldığı, bu yüzden de azgınlardan olan kimsenin haberini
onlara anlat.
Biz dileseydik onu onlarla (o
ayetlerle) yükseltirdik. Ancak o kendisini yeryüzünde sonsuza
kadar kalacak sandı ve arzularına uydu. Onun durumu üstüne varsan
da soluyan, kendi haline bıraksan da soluyan bir köpeğin durumuna
benzer. Bu kıssayı anlat, olur ki düşünürler.” (Araf 175-176)
Kuran'da ve hadislerde Belam'ın adı
geçmemektedir. O sadece kötü örneklere bir örnek olarak verilir.
Kuran ve peygamber bu tür durumlarda onun adını anmaya tenezzül
etmez.
Allah kendisine bazı ayetler verdiği
halde o hevasına uyarak bunlardan sıyrıldı ve böylece şeytan
onun peşine takılarak onu azdırdı. Muhakkak ki Allah'ın ayetleri
yegane koruyuculardır. Belam'ın bu koruyucu ayetleri bir kenara
bırakarak nefsi hevasına uyduğu görülmektedir. Bu durumda
şeytanın onu azdırması ve yoldan çıkarması kaçınılmazdır.
175'inci ayette iki kelime incelenmeye
değer. (إنصلخ
منها) sıyrıldı. Onu koruyan bir koyucuyu
(ayetler) çıkarıp bir kenara koymasıdır. Takvanın da bir
koruyucu elbise olduğunu hatırlayalım.
İkinci kelime de (فأتبعه
الشيطان), bu kelimeye takılmıştım.
Etbaa kelimesi hem “peşine takıldı” ve hem de “onu peşine
taktı” anlamlarına gelir. Bu farklılığı bazı meallerde de
görebilirsiniz. Bunlardan hangisi doğru. Etbaa kelimesini fihristte
taradığımda “kulak hırsızı cinin peşine takılan şihap
(kayan yıldız, meteor, güdümlü füze)” için de aynı şekilde
kullanıldığını gördüm. Burada “kulak hırsızı cinin peşine
takılan şihap” ile “Allahın ayetlerinden sıyrılmış kişinin
peşine takılan şeytan”ın durumu tamamen aynıdır. Her ikisinin
de hedefinden sapması imkansızdır.
176'ncı ayetteki hırlayıp soluyan
köpek misali de hayli ilginçtir. Çünkü hakk ehline saldırmak
için kiralanmış bir alimin durumu budur. Üzerine gitsen de onu
kendi haline bıraksan da o havlamaya ve hırmalaya devam edecektir.
***
İslami kaynaklarda ve tefsirlerde
geçen rivayetler ışığında hikayesinin bir özetini aktarayım:
İslami külliyatta geçen rivayetlere
göre: Belam Hz. Lut'un çocuklarındır, zaten Moab kavmi Hz. Lut'un
çocuklarıdır. Belam Allahın kendisine vahiy indirdiği ilmi ledun
sahibi bir kimse idi. Bazıları Peygamber olduğunu da söylemiştir.
Kendisiyle dua edildiği duanın çevirilmediği ismi Azamı
biliyordu.
Belam kendi kavmine tebliğde bulundu,
fakat kendi kavmi yüz çevirdi. Belam da onları kendi haline
bıraktı. (Birinci hata) Taki İsrailoğulları Moabların
kalelerini ve surlarını kuşatıncaya kadar. O zaman kavmi Belam'a
gelerek ondan yardım istediler. Sen Tanrının adamısın, duanın
kabul olduğunu biliyoruz, bize dualarınla yardım et dediler.
Belam bunu reddetti. Ben Yakubun
oğullarına karşı beddua edemem. Tanrı ve tanrının melekleri
onlarla beraber. Ben beddua edemem dediyse de kavmi ısrar etti.
Belam'ın kendisine düşkün olduğu
güzel bir karısı vardı. Karısına hediyeler verdiler ve ikna
etmesini istediler. Eşi ona "istiharede bulun, Allah sana bir
yol gösterecektir" dedi. Belam da istihare yapmayı kabul etti.
(İkinci hata)
Rüyasında kendisine bu işin hayırlı
olmadığı gösterildi. Yardımı etmeyi tekrar reddetti. Fakat
karısı pes etmedi. Bir kez daha istihareye yat belki Allah sana
başka bir yol gösterir. Israrın neticesinde Belam tekrar
istihareye yattı ve fakat bu sefer bir şey görmedi. Karısı
"gördün mü" rabbin eğer bunun olmasını istememe
hususunda katı olsaydı sana tekrar gösterirdi. Belam yardım
etmeyi kabul etti. (Üçüncü hata)
Eşeğiyle bir dağın tepesine
çıkıyordu. Orada kurban kesecek ve İsrailoğullarını
lanetleyecekti. Eşeği tökezleyip durdu. (Bu bölüm aynen Tevratta
da geçiyor.) Belam eşeği dövdü, bu senaryo üç kez tekrarladı.
Sonunda eşek dile geldi ve "görmüyor musun, Allahın
melekleri bana engel oluyor" dedi.
Belam bundan sonra yaya olarak dağın
tepesine çıktı. Orada kurbanını kesip sunusunu yaptı ve
İsrailoğullarını lanetlemek üzere dua etmeye başladı. Fakat
dua ettikçe dili dönüyor ağzından niyetinin tam tersine
israiloğullarını kutsadığı ve moabları lanetlediği laflar
çıkıyordu. Sonunda dili bir köpek gibi göğsüne kadar sarktı.
***
Belam'ın Tevratta geçen hikayesi de
buna benzerdir. Belam'ın Kitabı Mukaddes'teki hikayesi Tevrat'ın
Sayılar (22-23-24-25) kitabında geçer. Aşağı yukarı yukarıda
aktardığımız gibidir.
Yalnız Tevrat'ta üzerinde durulması
gereken ayrıntılar var. Birinci detay Fırat'ın kenarında oturan
bir Aramlı olduğudur. Tevrata göre Moablı değil, Aramlı imiş.
Bu durumda Moablar onu ücret karşılığında kiralamış
oluyorlar.
İkinci detay da Belam'ın lanetlemek
istediği İsrailoğulları hakkındaki kutsaması ile ilgilidir.
Bunlar sıradan sözler değildi. Burada "Yakup'tan çölde bir
asa çıkacak" dediği sözler Messanik (mesihin müjdesi)
öğretinin temelidir. Tevratta bu öğretiyi dile getiren Hoşea ve
İlya gibi büyük peygamberleri idi. Belam'ın İsrailoğullarının
bu peygamberlerinin müjdesinden asırlar öncesinden haber vermesi
son derece şaşırtıcıdır.
***
Belam bin Baura bir isim değil bir
sıfattır. Bu isim/sıfat, Aramca dilinde Diliniyutmuş
Bağıranınoğlu anlamına gelir.
Bel'am küçük dil, yutak anlamına
gelir. Hatta Balgam kelimesi de buradan gelir. Çünkü Aramcada
Bel'am (بلعم)
ile Balgam (بلغم)
aynı kelimedir.
Baor kelimesi de yine Aramca bir kelime
olup Türkçe'deki Bağırmak ve Böğürmek diye bildiğimiz kelime
ile aynıdır. Hayvan gibi bağırmak, öküz gibi böğürmek
anlamına gelir.
Rivayetler de geçtiği üzere bağırma
ve böğürmelerinden dilini yutağını parçalatmış. Bu yüzden
ona Diliniyutmuş Bağıranoğlu ismi verilmiştir.
Maruf Çetin