Görgü
kuralları toplumda yazılı olmayan ve hukuki cezası bulunmayan,
ancak bir toplumun karakteristik özelliğini yaşatan kurallardır.
Bu kurallar, birlikte yaşamayı kolaylaştıran niteliktedirler. Bir
birey toplumun görgü kurallarına uymadığında ayıplanır ve
dışlanır. Nezaket ise ilişkilerde ince davranışlar
sergilemektir. Bunlar iç içe geçmiş, birbirini tamamlayan
kavramlardır.
Görgü
ve nezaket kurallarına uymak kişiyi toplumda sevilen ve sayılan
bir kişi haline getirir. Böyle bir kişi toplumda saygılı,
edepli, terbiyeli olarak anılır. Bu kuralları çiğnediğinde
kişiye görgüsüz, cahil, kaba saba, saygısız ve benzeri
yakıştırmalar yapılır ve kınanır. Görgülü olmak, ölçülü
ve kurallı davranmaktır. Görgüsüzlük de ölçüsüzlük,
kuralsızlık, sınır tanımamazlık demektir.
Nezaketli
olmak saygılı olmaktır. İlişkilerde pozitif davranmak, hak ve
hukuka riayet etmek demektir. Nezaketsizlik ise kin, saygısızlık,
çatışma ve gerginlik yaratan davranışları sergilemektir.
Muhatabını küçümsemek, başkalarını yargılamak, insanları
tasnif edip aşağılamak, sürekli tartışıp, muhalif bir dil
kullanmak, gerilim yaratmak hep nezaketsizliğin yarattığı
sonuçlardır.
Görgü
ve nezaket, giyim kuşama, temizlik ve zerafete önem vermektir.
Giysinin topluluk, yer ve zamana uygun olmasına özen göstermektir.
Başkalarını rahatsız edici davranışlardan sakınmaktır.
Oturuşuna kalkışına dikkat etmektir. Eleştiriyi yerinde ve
zamanında yapmaktır. Gerektiğine özür dileyebilmektir. Gıybet
ve tecessüs etmemektir. Konuşurken yalan söz konuşmamak,
konuşmasında abartıya ve övgüye kaçmamaktır. Uygun olmayan el
ve söz şakalarından kaçınmaktır. Genel olarak büyüklerin
önünde beylik laflar etmek ukalalık olarak kabul edilir. Görgülü
ve nazik olmak, olgun bir kişiliğe; yaşına ve başına uygun bir
davranışa sahip olmaktır.
Nezaket
güzel ahlaklı, iyi ve yumuşak huylu olmaktır. Öfkelendiğinde
öfkesini yenmektir. Küçük meselelere karşı hırs yapmamaktır.
Dostlukta ve sevgide küçük hesap yapmamaktır. Mütevazi ve
alçakgönüllü olmaktır. Doğruluktan ayrılmamak, adalet sahibi
olmaktır. Kötülüğe kötülükle değil, iyilikle karşılık
vermektir. Anlayış göstermek, samimi, hoşgörülü ve güleryüzlü
olmaktır. Büyüklerine karşı saygı, küçüklerine de sevgi
göstermektir.
Nezaket,
kendini karşındakinden daha fazla önemsediğini karşındakine
hissettirmemektir. Karşındakine önem verdiğini hissettirmektir.
Nezaket, karşındakini önemsemektir.
Atalarımız
“acı söz adamı dininden, tatlı söz yılanı deliğinden
çıkarır” demişlerdir. İşte bu, hep nezaket kültürüdür.
Mevlana
sevgi ve nezakete dair bir hikaye anlatır. Güneş ve rüzgar kendi
aralarında yoldan geçmekte olan bir adam hakkında tartışmışlar.
Rüzgar güneşe ben senden daha güçlü ve etkiliyim işte bu
adamın ceketini çıkartacağım demiş. Adamın üzerine sert bir
şekilde esmiş, fakat adam rüzgardan kendini korumak için ceketine
daha sıkı sarılmış ve rüzgar başarılı olamamış. Bunun
üzerine güneş, “gördün mü, beceremedin, işte gör ben senden
daha etkiliyim” demiş. Bulutun arkasından gülümseyerek adamın
üzerinde parlamış ve ortalığı ısıtıvermiş. Yaşlı adam
hemen ceketini çıkarıp neşe içinde yürümeye başlamış. Güneş
rüzgara demiş: “Nezaket ve dostluk, sertlik ve kabalıktan daha
güçlüdür.” Hayat, sevgide, nezakette ve tebessümde güzeldir.
Mevlana
şöyle der:
Sevgide
güneş gibi ol,
Dostluk
ve kardeşlikte akarsu gibi ol,
Hataları
örtmede gece gibi ol,
Tevazuda
toprak gibi ol,
Öfkede
ölü gibi ol,
Her
ne olursan ol,
Ya
olduğun gibi görün,
Yada
göründüğün gibi ol.
İşte
görgü ve nezaket de budur.