Ebubekir Sifil ile Caner Taslaman nihayet kararlaştırıldığı gibi Veyis Ateş'in programında buluştu. Programın başını yetişemedim.
Program ile ilgili bazı değerlendirmelerde bulunmak istiyorum. Öncelikle ikisini de başarısız buldum. Ancak Sifil çok daha başarısız idi malesef. Sifil kendi düşüncesini savunmak yerine karşı tarafa saldırmaya töhmet etmeye, ayıplamaya karalamaya çalıştı. Elbette bunun bilimsel bir tarafı yok. Ayrıca kötürüm çocuğa beddua edildiği sütre hadisi olayında olduğu gibi hadis konusunda da vakıf olmadığını, karşısındakinin bilgisizliğinden istifade edip bol bol salladığını gördük. Ona sonra değineceğim.
Caner Taslaman bir baskı altında idi. Kendisine Arapça ve Hadis Usulü bilip bilmediği sorulacak korkusundan olsa gerek hep baskı altında kaldı. Ayrıca Taslaman'ın tüm eleştirilerini sadece hadis üzerinden yapması ciddi bir yanlışlık idi. Sözgelimi Ebubekir Sifil'e "500 ayet de getirseler kabul etmeyin" veya "bana ayet okuma" şeklindeki beyanlarının hesabını sorabilirdi.
Genel olarak Taslaman'ın görüşü şöyle idi: Kuran, akıl ve bilim ile çelişmeyen hadisleri reddetmiyor. Ancak Ehli Sünnetteki hadis'in dokunulmazlığı, varolan tüm hadislerin vahiy olduğu kabulünü reddediyor. Bana göre de fena bir çizgi değil. Taslaman bu çizgiyi savundu ve bu çizgisinde de genelde haklı çıktı. Verdiği örnekler hadis eleştirisi konusunda bilinen uç örnekler. Bu hadislerin bazılarının izahı yapılabilir, bazılarını da en azından mana ve hüküm olarak reddetmek gerekiyor. Sifil görüş olarak tüm hadisleri nas ve vahiy kabul ediyor. Sifil kendince hadisleri savunmaya çalıştı. Ancak tartışmada sıkınca ve bazı hadisleri savunamayacak hale gelince bu görüşünden ödün verdi ve bazı hadislerin zayıf ve hükümsüz olduğunu ve -Taslaman özelinden- onları kullanmanın ahlaksızlık/utanmazlık/oryantalistlik olduğunu söyledi.
Kütüb-üs Sitte'de geçen bazı hadisleri zikretmek ahlaksızlık mıdır? Ebu Davud'un kitabına almaktan utanmadığı bir hadisi, Taslaman dile getirip eleştirmekten neden utanması gerekiyor? Bu Sifil'in töhmet ve çamur atma dışında bir savunusu olmadığını gösteriyor.
Sifil kurnaz bir adam. "O bana soruyor, ben de hepsini tek tek izah etmek durumunda kalıyorum. Halbuki bana 3 kat zaman vermeniz gerekir" diyor. Tipik bir şark kurnazlığı. "Bana yeterince zaman verilmedi bu yüzden tam savunamadım" demesi için. Halbuki programda zaman sıkışması nedeniyle açıklayamadığı bir hadise olmadı. Keza cevap vermek yerine saldırıp töhmet etmesi hem usulsüzlük hem de tipik bir kurnazlık hareketi idi.
Taslaman programa deve sidiği getirdi ve "buyrun hadisin gereği olarak için" dedi. :D :D :D Sifil bunu ilmi olmamak ve seviyesizce olmak ile tanımladı ama neden öyle olduğunu da açıklayamadı. Deve sidiği ile ilgili hadiste "ey müminler deve sidiği içiniz" demiyor. Çöle özgü belirli bir hastalığa yakalanmış bazı kişilere -ki bunlar halen çölde ve müdahale etme durumu yok- devenin devenin sütünden ve sidiğinden içmelerini salık veriyor. Dolayısıyla böyle bir hadisin varlığını kabul eden kişinin bu deve sidiğini içmesi gerekmiyor. Benzer bir örnek vereyim: Modern tıpta bazı durumlarda morfin kullanımı tavsiye edilmiş. Şimdi "sen madem ki modern tıbbı savunuyorsun o zaman al şu morfini iç!" demekle aynı şey. Burada deve sidiği tamamen özel bir durumdur ve bir zaruret hali sözkonusudur. Çünkü "ez zaruratu tubihul mahzurat" (zaruretler mahzurlu olan şeyleri mübah kılar) ilkesi vardır. Diğer taraftan o deve sidiğini hadis inkarcılarının içmeleri daha doğrudur. Çünkü hadis inkarcılarına göre Kuran'daki dört şey dışında hiçbir haram yoktur. Dolayısıyla o ayet mucibince bir hadis inkarcısının deve sidiğini tahrim etmesi çelişkidir.
Sifil erkek ve kız çocuğu sidiğinin farklı koktuğunu söylemekle salladı. Çok talihsiz bir çırpınış idi.
Sifil'in kadın sünnetinin, kadının cinselliğinin yükseltilmesi amacıyla olduğunu söylemesi de tamamen sallamadır. Kadının cinsel organının iç dudaklarının yada klitoris'in alınması kadının cinsel hazzını azaltmak içindir tabi ki. Çünkü kadının organının cinsel sinir uçları iç dudaklarda ve daha da fazlası klitoriste toplanmıştır. Sifil'in tam tersini söylemesi hem cehalet hem de saptırmadır. Halbuki erkeğin sünnet edilen organının gulfesinde cinsel sinir uçları yoktur.
Gel gelelim şu sütre hadisine. Ebu Davud'ta geçen söz konusu hadiste kötürüm bir adam bir sahabeye, "ben hastaydım, eşeğin üzerinde geliyordum, sütresiz namaz kılan peygamberin önünden geçtim o da bana beddua etti kötürüm oldum" demiştir. Burada bir sıkıntı var, ama sıkıntı nerede? Sahabe yalan söylemiyor, raviler de güvenilir, onlar da yalan söylemiyor ama kötürüm kişi yalan söylüyor. Dolayısıyla hadis metninde bir sıkıntı yoktur.
Peygamber'in otuz erkek gücünde olması meselesi de imkansız olmamakla birlikte mantık dışı olduğu doğrudur. Sifil'in "böyle olması mantıksız mı" diye sorması da yanlış cevap. Tabi ki mantıksız. Peygamber bir süpermen yada bir mutant değil. Diğer Mekkeliler gibi bir beşer. Eğer bir mucize ise bunun mantıklı olması gerekmez.
Taslaman'ın şu açıklaması çok yerinde ilmi idi: Hadise yönelik eleştirileri savuşturmak için aynı eleştirileri Kuran'a yönlendirmek başka bir kurnazlıktır. Sifil bunu sık sık yaptı.
Gelelim evrim tartışmasına. Sifil Taslaman'ın "Ben evrimciyim" dediğini iddia etti. Taslaman inkar etti. "Hayır öyle bir kelime kullanmadım". Sifil "Hayır kullandın" diye diretti ve Taslaman'ın kitabından çıkarıp okudu. Fakat oradaki ifade "ben evrimciyim" şeklinde değildi. Belki o anlama gelebilecek bir ifade idi ama yine de ifade tam olarak öyle değildi. Ayrıca Sifil "şu anlama gelecek bir ifade kullandın" demiyor ki, "şu ifadeyi kullandın" diyor. Taslaman evrimin İslam ile çelişmediğini ve şimdiye kadarki en iyi bilimsel açıklama olduğunu söylüyor. Bu konuyu tartışmayı başka bir yazıya bırakıyorum.
Taslaman'ın çamurdan yaratılmaya getirdiği açıklama mantıklı. "Andolsun ki biz insanı bir sülaleden bir tin'den yarattık." (Müminin 12) Keza başka bir ayette "Kendilerini yaratmak mı daha zor, yoksa yarattığımız diğer şeyleri yaratmak mı? Şüphesiz biz onları yapışkan bir çamurdan yarattık." (Saffet 11) Görüldüğü gibi Saffet süresi 11 ayette insanlar çoğul olarak çamurdan yaratıldı diyor. Halbuki sadece ilk insan çamurdan yaratılmıştı. Demek ki insanın özünün çamurdan olması toprak bileşeninden yaratılmış olması doğru bir açıklama görünüyor.
Ademden önce meselesini de başka bir yazıya bırakıyorum. :D
Taslaman hadisin Kuranla akılla mantıkla bilimle çeliştiğini bu yüzden birilerinin bunu Peygamber adına uydurduğunu iddia ediyor. Buna karşı Sifil, "O zaman o kişinin neden bunu uydurduğunu bize anlat" diyor. :D Tam benlik bir soru, bunu daha önce de yazmıştım: "Neden" sorusu batıldır. Nedenler tam olarak bilinemez. Mesela "Neden durup dururken Sifil, Taslaman evinde çekilen bir resmin altına abuk subuk bir şiir ekleyip yayınladı? Hııı neden?"
Sifil'in tek yaptığı şey, sen Arapça bilmiyorsun, sen hadis usulü bilmiyorsun filan filan... Bunlar tabi ki bilimsel zırvalar. Bu usulsüzlüktür. Çünkü tartışmayı tartışma alanının dışına çıkarıp yozlaştırıyor. Buna bilimsel metodta "Ad hominem" adı veriliyor. Böyle bir usulsüzlük yapıp, usul bilmemek ile suçlamak safsata değil mi? Ne İbni Sina ne de Farabi Yunanca bilmiyordu. Buna rağmen Aristo'yu en iyi kavrayan kişiler Farabi ile İbni Sina'dır.
Şimdilik bu kadarlık yeterli sanıyorum. :)
Program ile ilgili bazı değerlendirmelerde bulunmak istiyorum. Öncelikle ikisini de başarısız buldum. Ancak Sifil çok daha başarısız idi malesef. Sifil kendi düşüncesini savunmak yerine karşı tarafa saldırmaya töhmet etmeye, ayıplamaya karalamaya çalıştı. Elbette bunun bilimsel bir tarafı yok. Ayrıca kötürüm çocuğa beddua edildiği sütre hadisi olayında olduğu gibi hadis konusunda da vakıf olmadığını, karşısındakinin bilgisizliğinden istifade edip bol bol salladığını gördük. Ona sonra değineceğim.
Caner Taslaman bir baskı altında idi. Kendisine Arapça ve Hadis Usulü bilip bilmediği sorulacak korkusundan olsa gerek hep baskı altında kaldı. Ayrıca Taslaman'ın tüm eleştirilerini sadece hadis üzerinden yapması ciddi bir yanlışlık idi. Sözgelimi Ebubekir Sifil'e "500 ayet de getirseler kabul etmeyin" veya "bana ayet okuma" şeklindeki beyanlarının hesabını sorabilirdi.
Genel olarak Taslaman'ın görüşü şöyle idi: Kuran, akıl ve bilim ile çelişmeyen hadisleri reddetmiyor. Ancak Ehli Sünnetteki hadis'in dokunulmazlığı, varolan tüm hadislerin vahiy olduğu kabulünü reddediyor. Bana göre de fena bir çizgi değil. Taslaman bu çizgiyi savundu ve bu çizgisinde de genelde haklı çıktı. Verdiği örnekler hadis eleştirisi konusunda bilinen uç örnekler. Bu hadislerin bazılarının izahı yapılabilir, bazılarını da en azından mana ve hüküm olarak reddetmek gerekiyor. Sifil görüş olarak tüm hadisleri nas ve vahiy kabul ediyor. Sifil kendince hadisleri savunmaya çalıştı. Ancak tartışmada sıkınca ve bazı hadisleri savunamayacak hale gelince bu görüşünden ödün verdi ve bazı hadislerin zayıf ve hükümsüz olduğunu ve -Taslaman özelinden- onları kullanmanın ahlaksızlık/utanmazlık/oryantalistlik olduğunu söyledi.
Kütüb-üs Sitte'de geçen bazı hadisleri zikretmek ahlaksızlık mıdır? Ebu Davud'un kitabına almaktan utanmadığı bir hadisi, Taslaman dile getirip eleştirmekten neden utanması gerekiyor? Bu Sifil'in töhmet ve çamur atma dışında bir savunusu olmadığını gösteriyor.
Sifil kurnaz bir adam. "O bana soruyor, ben de hepsini tek tek izah etmek durumunda kalıyorum. Halbuki bana 3 kat zaman vermeniz gerekir" diyor. Tipik bir şark kurnazlığı. "Bana yeterince zaman verilmedi bu yüzden tam savunamadım" demesi için. Halbuki programda zaman sıkışması nedeniyle açıklayamadığı bir hadise olmadı. Keza cevap vermek yerine saldırıp töhmet etmesi hem usulsüzlük hem de tipik bir kurnazlık hareketi idi.
Taslaman programa deve sidiği getirdi ve "buyrun hadisin gereği olarak için" dedi. :D :D :D Sifil bunu ilmi olmamak ve seviyesizce olmak ile tanımladı ama neden öyle olduğunu da açıklayamadı. Deve sidiği ile ilgili hadiste "ey müminler deve sidiği içiniz" demiyor. Çöle özgü belirli bir hastalığa yakalanmış bazı kişilere -ki bunlar halen çölde ve müdahale etme durumu yok- devenin devenin sütünden ve sidiğinden içmelerini salık veriyor. Dolayısıyla böyle bir hadisin varlığını kabul eden kişinin bu deve sidiğini içmesi gerekmiyor. Benzer bir örnek vereyim: Modern tıpta bazı durumlarda morfin kullanımı tavsiye edilmiş. Şimdi "sen madem ki modern tıbbı savunuyorsun o zaman al şu morfini iç!" demekle aynı şey. Burada deve sidiği tamamen özel bir durumdur ve bir zaruret hali sözkonusudur. Çünkü "ez zaruratu tubihul mahzurat" (zaruretler mahzurlu olan şeyleri mübah kılar) ilkesi vardır. Diğer taraftan o deve sidiğini hadis inkarcılarının içmeleri daha doğrudur. Çünkü hadis inkarcılarına göre Kuran'daki dört şey dışında hiçbir haram yoktur. Dolayısıyla o ayet mucibince bir hadis inkarcısının deve sidiğini tahrim etmesi çelişkidir.
Sifil erkek ve kız çocuğu sidiğinin farklı koktuğunu söylemekle salladı. Çok talihsiz bir çırpınış idi.
Sifil'in kadın sünnetinin, kadının cinselliğinin yükseltilmesi amacıyla olduğunu söylemesi de tamamen sallamadır. Kadının cinsel organının iç dudaklarının yada klitoris'in alınması kadının cinsel hazzını azaltmak içindir tabi ki. Çünkü kadının organının cinsel sinir uçları iç dudaklarda ve daha da fazlası klitoriste toplanmıştır. Sifil'in tam tersini söylemesi hem cehalet hem de saptırmadır. Halbuki erkeğin sünnet edilen organının gulfesinde cinsel sinir uçları yoktur.
Gel gelelim şu sütre hadisine. Ebu Davud'ta geçen söz konusu hadiste kötürüm bir adam bir sahabeye, "ben hastaydım, eşeğin üzerinde geliyordum, sütresiz namaz kılan peygamberin önünden geçtim o da bana beddua etti kötürüm oldum" demiştir. Burada bir sıkıntı var, ama sıkıntı nerede? Sahabe yalan söylemiyor, raviler de güvenilir, onlar da yalan söylemiyor ama kötürüm kişi yalan söylüyor. Dolayısıyla hadis metninde bir sıkıntı yoktur.
Peygamber'in otuz erkek gücünde olması meselesi de imkansız olmamakla birlikte mantık dışı olduğu doğrudur. Sifil'in "böyle olması mantıksız mı" diye sorması da yanlış cevap. Tabi ki mantıksız. Peygamber bir süpermen yada bir mutant değil. Diğer Mekkeliler gibi bir beşer. Eğer bir mucize ise bunun mantıklı olması gerekmez.
Taslaman'ın şu açıklaması çok yerinde ilmi idi: Hadise yönelik eleştirileri savuşturmak için aynı eleştirileri Kuran'a yönlendirmek başka bir kurnazlıktır. Sifil bunu sık sık yaptı.
Gelelim evrim tartışmasına. Sifil Taslaman'ın "Ben evrimciyim" dediğini iddia etti. Taslaman inkar etti. "Hayır öyle bir kelime kullanmadım". Sifil "Hayır kullandın" diye diretti ve Taslaman'ın kitabından çıkarıp okudu. Fakat oradaki ifade "ben evrimciyim" şeklinde değildi. Belki o anlama gelebilecek bir ifade idi ama yine de ifade tam olarak öyle değildi. Ayrıca Sifil "şu anlama gelecek bir ifade kullandın" demiyor ki, "şu ifadeyi kullandın" diyor. Taslaman evrimin İslam ile çelişmediğini ve şimdiye kadarki en iyi bilimsel açıklama olduğunu söylüyor. Bu konuyu tartışmayı başka bir yazıya bırakıyorum.
Taslaman'ın çamurdan yaratılmaya getirdiği açıklama mantıklı. "Andolsun ki biz insanı bir sülaleden bir tin'den yarattık." (Müminin 12) Keza başka bir ayette "Kendilerini yaratmak mı daha zor, yoksa yarattığımız diğer şeyleri yaratmak mı? Şüphesiz biz onları yapışkan bir çamurdan yarattık." (Saffet 11) Görüldüğü gibi Saffet süresi 11 ayette insanlar çoğul olarak çamurdan yaratıldı diyor. Halbuki sadece ilk insan çamurdan yaratılmıştı. Demek ki insanın özünün çamurdan olması toprak bileşeninden yaratılmış olması doğru bir açıklama görünüyor.
Ademden önce meselesini de başka bir yazıya bırakıyorum. :D
Taslaman hadisin Kuranla akılla mantıkla bilimle çeliştiğini bu yüzden birilerinin bunu Peygamber adına uydurduğunu iddia ediyor. Buna karşı Sifil, "O zaman o kişinin neden bunu uydurduğunu bize anlat" diyor. :D Tam benlik bir soru, bunu daha önce de yazmıştım: "Neden" sorusu batıldır. Nedenler tam olarak bilinemez. Mesela "Neden durup dururken Sifil, Taslaman evinde çekilen bir resmin altına abuk subuk bir şiir ekleyip yayınladı? Hııı neden?"
Sifil'in tek yaptığı şey, sen Arapça bilmiyorsun, sen hadis usulü bilmiyorsun filan filan... Bunlar tabi ki bilimsel zırvalar. Bu usulsüzlüktür. Çünkü tartışmayı tartışma alanının dışına çıkarıp yozlaştırıyor. Buna bilimsel metodta "Ad hominem" adı veriliyor. Böyle bir usulsüzlük yapıp, usul bilmemek ile suçlamak safsata değil mi? Ne İbni Sina ne de Farabi Yunanca bilmiyordu. Buna rağmen Aristo'yu en iyi kavrayan kişiler Farabi ile İbni Sina'dır.
Şimdilik bu kadarlık yeterli sanıyorum. :)