Koca gazatenin internet sayfalarında şöyle haber geçiyor: "Hülya Avşar Sıla hakkında açıklamada bulundu."
Bakalım ne demiş Hülya Avşar Sıla hakkında deyip tıklıyorsunuz. Meğer haber değil galeri haberi imiş. Yani normal bir haberde tüm olayı tek bir sayfada okursunuz. Galeri haberde ise olay uzun yada karmaşık olduğu için bir çok sayfaya bölünür.
Hülya Avşar'ın Sıla açıklaması haberi de 10 sayfalık bir galeri haber. Neyse merak ediyoruz ve sayfaları tıklıyoruz. Ahmet Kuralın 45 dk Sılaya şiddet uyguladığı iddiası ve bu konuda Hülya Avşarın açıklama yaptığı şeklindeki ön giriş için 6 sayfaya tıklamanız gerekiyor.
Eh artık şu açıklamayı okuyalım diyorsunuz. 7 sayfada şöyle diyor "Hülya bu konuda konuşmak istemiyorum demiş."
Türk basınının hali bu...
19 Kasım 2018 Pazartesi
Türk basınının hali pür melali
11 Kasım 2018 Pazar
En kötü faiz gecikme ve temerrüt faizidir
Faizin bir çok çeşidi var ve en kötü olanı da temerrüt faizidir. Temerrüt faizi gecikme faizinden de daha ağırdır.
Misal elektrik faturanı ödeyemedin. Elektrik idaresi hemen günlük gecikme faizi ekler. Ödeyemediğin fatura kabarır. Hemen ödemeye imkanın olmadı diyelim. Bu sefer avukata icraya verir. İcraya başlar ve kurum avukatı vatandaştan parça parça aldığı ücretleri önce faizin faizine, avukatlık masraflarının faizine, icra masrafları faizine sayar. En son ana borcu ödersiniz. 10 lira ödemeniz gereken miktar 50 liraya çıkmıştır.
*
Cumhurbaşkanı Erdoğan haklı olarak faiz sistemini sürekli eleştirir. En çok da Merkez Bankasına ve bankalara faizi yüksek tuttukları için yüklenir eleştirir. Bankaların verdiği aylık %1-2 cıvarındaki faiz için "yüksek faizdir, çok fazladır" diye kızar köpürüp duruyor.
Lakin asıl faiz bankaların mevduat karşılığında aldığı veya verdiği faiz değildir. Gerçek faiz tefecilikte olduğu gibi gecikme faizi ve temerrüt faizidir.
Örnek vaka: Toki nin Konut Emlak Yönetimi'nin aidat ve yakıt parası için aylık aldığı gecikme faizi %5. Hemen ödemezsen icra ve temerrüt faizi sonra geliyor tabi... Kat mülkiyeti kanunu böyle diyor. Elbette normal apartman yöneticileri bunu uygulayamıyor. Emlak Konut Yönetimi gibi faizden ciddi bir gelir kalemi edinmiş olan tefeci kurumlar dışında...
*
Sıradan gariban vatandaş zaten bankadan mevduatlı faiz işlerinee bulaşmıyor. Ama vergide; elektrik, su, yakıt, çöp harcı, telefon ve iletişim hizmetlerinde, konut ve araç giderlerinde, aidatlarda vs de; yani temel ihtiyaçların ödemesinde en ufak bir gecikmede bankaların uyguladığından 3-5 kat daha fahiş faiz uygulayan kimdir? Tabi ki devlet yada devlete bağlı kurumlardır... Gerçek faiz budur. Dar gelirli insanların hayatlarından çalıyorsunuz.
*
Faiz bir ekonomik kölelik sistemidir. Ama asıl faiz bankaların mevduat faizi değil, devletin ve kuruluşların kanunun gücüne dayalı olarak aldığı gecikme, icra ve temerrüt faizidir. Faiz konusunda gerçekten bir şey yapılmak isteniyorsa borçlar kanunundaki ve diğer kanunlardaki ilgili hükümlerin yeniden düzenlenmesi gerekir.
Faraza hakkınızı arayacak, şikayet edecek olursanız; misalen Tüketici Hakem Hayetine başvurursanız ne olur? Cep telefonu şirketlerinden biri sizi mağdur etti diyelim ve siz de hakkınızı aradınız. Tüketici Heyeti de sizi haklı buldu. Adamlar 50 avukat ile size karşı mahkeme açıyorlar. Ne yapacaksınız karşı avukat mı tutacaksınız? 100 liralık fatura sahtekarlıkları için icra bedeliyle birlikte 700-800 lira ödeyip kurtulmak var bir de binlerce lira harcayıp avukat tutmak var. Size mahkeme açılır da avukat tutarsanız ve avukatınız mahkemeyi kazanırsa bile kendi avukatınızın ücretini kendiniz ödemeniz gerekiyor.
O zaman baştaki 100 liralık sahtekarlığı sineye çek, diyelim onu kaçırdın o zaman 700-800 liralık icra bedelini ver ve kurtul. Malesef bir çok vatandaşın yaptığı budur.
Devlet vatandaşlarının hem devlet hem de kurumlar vasıtası ile bu şekildeki faiz/icra/mahkeme ile sömürülmesine izin vermemelidir.
Misal elektrik faturanı ödeyemedin. Elektrik idaresi hemen günlük gecikme faizi ekler. Ödeyemediğin fatura kabarır. Hemen ödemeye imkanın olmadı diyelim. Bu sefer avukata icraya verir. İcraya başlar ve kurum avukatı vatandaştan parça parça aldığı ücretleri önce faizin faizine, avukatlık masraflarının faizine, icra masrafları faizine sayar. En son ana borcu ödersiniz. 10 lira ödemeniz gereken miktar 50 liraya çıkmıştır.
*
Cumhurbaşkanı Erdoğan haklı olarak faiz sistemini sürekli eleştirir. En çok da Merkez Bankasına ve bankalara faizi yüksek tuttukları için yüklenir eleştirir. Bankaların verdiği aylık %1-2 cıvarındaki faiz için "yüksek faizdir, çok fazladır" diye kızar köpürüp duruyor.
Lakin asıl faiz bankaların mevduat karşılığında aldığı veya verdiği faiz değildir. Gerçek faiz tefecilikte olduğu gibi gecikme faizi ve temerrüt faizidir.
Örnek vaka: Toki nin Konut Emlak Yönetimi'nin aidat ve yakıt parası için aylık aldığı gecikme faizi %5. Hemen ödemezsen icra ve temerrüt faizi sonra geliyor tabi... Kat mülkiyeti kanunu böyle diyor. Elbette normal apartman yöneticileri bunu uygulayamıyor. Emlak Konut Yönetimi gibi faizden ciddi bir gelir kalemi edinmiş olan tefeci kurumlar dışında...
*
Sıradan gariban vatandaş zaten bankadan mevduatlı faiz işlerinee bulaşmıyor. Ama vergide; elektrik, su, yakıt, çöp harcı, telefon ve iletişim hizmetlerinde, konut ve araç giderlerinde, aidatlarda vs de; yani temel ihtiyaçların ödemesinde en ufak bir gecikmede bankaların uyguladığından 3-5 kat daha fahiş faiz uygulayan kimdir? Tabi ki devlet yada devlete bağlı kurumlardır... Gerçek faiz budur. Dar gelirli insanların hayatlarından çalıyorsunuz.
*
Faiz bir ekonomik kölelik sistemidir. Ama asıl faiz bankaların mevduat faizi değil, devletin ve kuruluşların kanunun gücüne dayalı olarak aldığı gecikme, icra ve temerrüt faizidir. Faiz konusunda gerçekten bir şey yapılmak isteniyorsa borçlar kanunundaki ve diğer kanunlardaki ilgili hükümlerin yeniden düzenlenmesi gerekir.
Faraza hakkınızı arayacak, şikayet edecek olursanız; misalen Tüketici Hakem Hayetine başvurursanız ne olur? Cep telefonu şirketlerinden biri sizi mağdur etti diyelim ve siz de hakkınızı aradınız. Tüketici Heyeti de sizi haklı buldu. Adamlar 50 avukat ile size karşı mahkeme açıyorlar. Ne yapacaksınız karşı avukat mı tutacaksınız? 100 liralık fatura sahtekarlıkları için icra bedeliyle birlikte 700-800 lira ödeyip kurtulmak var bir de binlerce lira harcayıp avukat tutmak var. Size mahkeme açılır da avukat tutarsanız ve avukatınız mahkemeyi kazanırsa bile kendi avukatınızın ücretini kendiniz ödemeniz gerekiyor.
O zaman baştaki 100 liralık sahtekarlığı sineye çek, diyelim onu kaçırdın o zaman 700-800 liralık icra bedelini ver ve kurtul. Malesef bir çok vatandaşın yaptığı budur.
Devlet vatandaşlarının hem devlet hem de kurumlar vasıtası ile bu şekildeki faiz/icra/mahkeme ile sömürülmesine izin vermemelidir.
5 Kasım 2018 Pazartesi
Kerbela etimolojisi
![]() |
Kerbela ismi etimolojisi |
Bunun için üç farklı tez sunulmuştur:
1-) Aramca iki kelimeden oluşur: kerb + ila. Aramca'da kerb, ibadet edilen, namaz kılınan yer, harem anlamındadır. İla ise Allah demektir. Yani buna göre Kerbela, Haremullah anlamına gelir. Mescidi Aksa ve Mescidi Haram ve Mescidi Nebevi'nin de benzer şekilde adlandırıldığını hatırlayınız. İddiaya göre Hz. İbrahim ilk defa burada namaz kılmış, buradan Şam diyarına oradan Mısır'a ve nihayetinde Arabistan'a gitmiştir.
Yine Ker-bela şeklinde başka bir Aramca terkip mevcuttur. Ker-kuk, Ker-cevz, Ker-şef, Ker-buran gibi... Bunlar hep Aramik isimlerdir. Buradaki Ker, Arapça'daki Kefr kelimesinden bozma bir kelimedir. Genellikle köy ve bazen de diyar anlamındadır. Bana göre doğru olan da budur.
2-) Farsça'dan geldiği söylenmiştir. Ker + Bela. Bela musibet yeri anlamında. Farsça'ya da Aramca'dan geçmiştir.
3-) Arapça bir kelime olduğu söylenmiştir. Arapça Kerbeletun (كربلة) kelimesi gevşeklik anlamına gelir. Hani elin ayağın dolaşır gitmek istemezsin ya, öyle bir şey. Ve yine Kambur anlamına geliyor.
***
Ağırlıklı görüş Aramicedir ve Ker-Bela (Bela köyü, Bela diyarı) şeklindedir. Çünkü bu bölge eski Babil, Aşur, Aram bölgesidir ve bu cıvardaki tüm bölge adları neredeyse tümü Aramca kökenlidir. Ker-kuk gibi...
Ayrıca Kerbela (كرباء) (yani Aramca kalıbındaki gibi) söyleniyor, Dört harf kökenli Arapçadaki Kerbeletun denmiyor.
***
Hz. Hüseyin'den önce de bu isimle anılıyordu. Eğer Hz. Hüseyin'in katlinden sonra bu ismi almış olsaydı, muhakkak Arapça bir kelime olacaktı.
Kerbela kasvetli ve zor bir bölge olmuştur. Muhtemelen Hz. Hüseyin'den önce de burada ağır kıyımlar yaşanmış. Mekanın ruhu sık sık tekrar eder. Gizli Felsefe kitabının yazarı Agrippa der ki; "eğer ağır katliam yaşanmış bir yerden geçerseniz o bölgenin kasvetini hissedersiniz." Bu yüzden olsa gerektir ki, Hz. Peygamber efendimiz geçmiş ümmetlerin helak olduğu bölgelerden geçerken ashabından sessiz ve hızlı yürümelerini istemiş.
1+1=1'in Sırrı
![]() |
1+1=1 |
Hakikat ve gerçeklik tektir. Hakikate yapılan işaretler; ona giden yollar ise pekçok... Dolayısıyla işaretlerin yada yolların kendisi hakikat değil. Başka bir örnek ile açıklamak gerekirse bir konuda 10 kişinin tanıklığı (1+1+...) 10 tane doğru etmez. Daha güçlü bir tek doğruk, tanıklık eder.
Aşkta iki (1+1) kişinin sevgisi (1) bir sevgi eder. İki sevgi etmez.
Matematik birleştirici değil, ayırıcıdır
Matematikte 1+1=1 etmez. Çünkü Matematik birleştirici değil ayırıcıdır. Buna karşın 2 eder. Halbuki felsefede ve mantıkta (dolayısı ile yazılımda ve algoritmada) 1+1 2 etmez, 1 eder.
1, birliği birleşmeyi temsil eder. Oysa 2, çokluğu parçalanmayı yada parçaların bir arada bulunmasını ifade ediyor.
Mantık ve algoritmada 1+1=1
Malumu olduğu üzere bu, mantıksal algoritmaya işaret eder. Mantıkta 1 doğruyu (true), 0 (sıfır) ise yanlışı (false) ifade eder. Bu durumda kurguyu şöyle yapıyorum.
A_önermesi VE B_önermesi = Sonuç
A_önermesi doğru ise (1) ve
B_önermesi doğru ise (1)
Sonuç'da doğru (1) olur.
Ancak önermelerden birisi yanlış ise o zaman sonuç yanlış olur.
Bu durumda bu tür algoritmalarda kullanılan (VE) çarpma harfine tekabül eder.
A_önermesi (1) x B_önermesi (1) = Sonuç (1)
1 x 1 = 1
1 x 0 = 0
0 x 1 = 0
***
İkinci algoritma ise VEYA'dır. VEYA burada artı (+) harfine tekabül eder.
A_önermesi (1) + B_önermesi (1) = Sonuç (1);
1 + 1 = 1
1 + 0 = 1
0 + 1 = 1
şeklinde bir sonuca ulaşmaktayız.