Devleti
Aliye şimdiki tarihçilerin uydurduğu gibi "büyük devlet" anlamına
gelmez. Bire bir günümüz Türkçesi'ne çevirirsek "Yüce devlet" anlamına
gelir. Halil İnalcık Hocanın aktardığı şekil ise "Devleti Aliyye-i
Osmaniye" (Yüce Osmanlı Devleti). Fakat eski tarihçiler eski müdevvinler
bu şekilde adlandırmıyordu. Mesela Aşıkpaşazade kendi tarih kitabını
adlandırırken "Tevarihi Al-i Osmani" demiştir. (Osmanoğullarının
Tarihleri). Kemalpaşazade'nin kitabının adı da aynı şekildedir. Yine
Kavanini Al-i Osmani. (Osmanoğullarının kanunları)
Aslında Devleti Aliyye kavramı 19. yüzyılın ortalarından itibaren kullanılmaya başlanmış. Bu tarihten sonraki kaynaklarda kullanımına rastlanmaktadır. Kuran'da devlet kelimesi geçer ama bugünkü kullandığımız anlamda yani "state" anlamında değil, daha çok zenginlik, bahtlılık ve maddi güç anlamında kullanılmıştır. Tüm islam tarihinde de "devlet" adını kullanan bir hanedanlık da yoktur zaten. Bu yeni ve modern bir kavramsallaştırmadır. Ondan önce "Al-i Selçuk", "Al-i Osmani" şeklinde tesmiye ediliyordu.
Bununla ilgili İslam ansiklopedisinin "devlet" maddesine bakabilirsiniz.
Evet Osmanlı'da ciddi bir kurumsallaşma var. Ancak bu kurumsallaşma devletin hemen hemen padişahtan ibaret olduğu gerçeğini değiştirmez. Yasal bakımdan Osmanlı padişahının yetkileri sınırsızdır. Şeriat padişahı bağlayan değişmez yasalardır. Ancak padişahın şeriat kanunlarıyla çelişecek bir durumu yoktu. İhtiyacı olduğunda da örf kanununu kullanarak bunu devre dışı bırakabiliyordu. Kardeş katli fetvasında olduğu gibi. Siyaseten katl fetvaları da şeriata göre değil, örfi hukuka göre veriliyordu. Fetva makamı (şeyhulislam ve kazasker) zaten kendisine tabidir. Örneğin İngiliz monarşisinde olduğu gibi bağımsız bir yargı da yoktur. Yasal bakımdan Osmanlı padişahı Avrupa krallarından daha fazla yetkiye sahiptir. Avrupa'da kral, dini otorite olarak papanın otoritesini tanımak zorundaydı. Ama padişah karşısında dini otorite olan şeyhülislamın bir otoritesi söz konusu olamazdı.
Tabi teoride böyle olmasına rağmen pratikte çok sorunlar çıkmıştır. Devletin en güçlü olduğu dönemlerde halkın bir kesiminin karıştığı Celali isyanları 150 yıl sürmüştür. Yeniçeriler birçok kez ayaklanarak padişahı tahttan indirmiş bazısını öldürmüştür. Demek ki tam muktedir de sayılmayabilir. 😊
Buna rağmen Osmanoğulları yetkilerini paylaşmak konusunda son derece cimri davranmışlardır. Bir misal vereyim. Kabakçı Mustafa Paşa yeniçeriler liderliğinde isyan ederek 3. Selimi tahtan indirir ve yerine 4. Mustafayı tahta çıkarır. Diğer alternatifleri öldürmek için 3. Selim ve 2. Mahmut infaz edilmek istenir. Sadece 2. Mahmut Alemdar Mustafa Paşa'nın yardımı ile kurtulur ve tahtı ele geçirir. Alemdar Mustafa Paşa bu konuda bazı ayanların desteğini almıştı. Bu desteklerine karşı o da ayanlara bazı haklar verilmesini sağlayan "Sened-i İttifak" belgesini padişaha imzalatmıştı. Fakat padişah bundan hiç memnun olmadı ve olaydan yaklaşık bir hafta sonra onu yeniçerilere yem yapmıştı.
0 yorum:
Yorum Gönder