Bazı arkadaşların hala ABD ve Rusya'yı aynı görmesini hayretle
izliyorum. Hatta Rusya ve NATO'yu aynı/benzer tehdit olarak görüyorlar.
Türkiye NATO'ya üye olabilmek için, tarafı olmadığı halde Kore'ye asker
gönderdi ve binden fazla şehit verdi. Kafayı mı yediniz yahu? 🙂
Türkiye için ABD ve NATO Rusya ile kıyas edilemez. Biraz siyasi tarih ve dış politika okursanız bunu görürsünüz.
Türkiye ABD ile hiçbir zaman savaşmadı. 1. Dünya savaşında bile karşı
cephelerde olduğumuz halde ABD ile savaş ilan edilmedi. Rusya öyle mi
peki? Rusya ile Osmanlı 11 kez büyük ve hem de çok yıkıcı savaşlara
girdi. Osmanlı'nın son 240 yılının 60 yılı Rusya ile savaş halinde
geçti. Osmanlı'yı ve Türkiye'yi Rusya'dan da her zaman Batı ülkeleri
korumuştur. Bkz Kırım savaşı. 93 Harbinde batının Osmanlı yı
korumamasının sebebi de Nedimof lakaplı Rus yanlısı Sadrazama'nın
ahmakça batı karşıtı politikalar güderek Osmanlı'yı Rusya'ya karşı
savunmasız hale getirmesi idi.
Elbette batı ülkeleri de çok
canımızı sıkıyor. Batı ülkeleri sömürücüdür ama işgalci değildir. Batıda
toprak ve ülke işgalleri son yüzyıldır yapılmıyor. Avrupa toprak
işgallerini yüzyıldır terk etmiştir. ABD ise 200 yıldır toprak ve ülke
işgali (genişlemesi) yapmamıştır. Bundan 150-200 yıl önce en son
Alaska'yı ve bazı eyaletleri para ile satın almıştır. Hepsi bu kadar.
ABD ve Avrupa siyasi ve iktisadi hegemonya kurabilir ancak askeri
hegemonya kurmaz. Rusya ise sizi işgal eder ve artık tarihe
karışırsınız, bir ulus olmaktan çıkarsınız. Rusya'da yaşayan onlarca
halkı/ulusu yok ettiği gibi. Elbette oradaki insanları yok etmiyor, ama
artık bir halk ve ulus olmaktan çıkıyorsunuz. Çin de öyle mesela. Çinde
neden Uygur sorunu var. Çünkü Uygurlular kendi kimliklerini korumak
istiyor. Uluslarının yok olmasına asimile olmaya direnç gösteriyorlar.
Batı ülkeleri kimseyi asimile etmiyor. Ulusunuz da kültür ve kimliğiniz
de sizin olsun yeter ki nükleer silahınız olmasın 😄
Batı
ülkeleri nükleer sahibi olmaması istemezler ama yıkılmamızı da
istemiyorlar Rusya ise yıkılmamız için elinden gelen her şeyi yapıyor.
Çünkü Rusya kendini Bizans'ın varisi ve Ortodoksluğun hamisi olarak
görüyor. İstanbul'u, boğazları ve Anadolu'yu almadıkça da asla
durmayacak.
Oyun Kuramı ile analiz edersek Batı ile ilişkiler
Kazan-Kazan (işbirliği teorisi) ilişkisidir. Rusya ile ilişkiler ise
Kazan-Kaybet (sıfır toplamlı teori) ilişkisidir.
Türkiye neden Nato'ya girdi?
NATO Türkiye için tehdit olabilir mi?
Dahası Türkiye için NATO Rusya ile kıyaslanabilir mi?
Kıyas etmek çok ciddi bir hata olur, kendi tarihimizi inkar etmek olur.
ABD'nin bizim için bazı sorunları var, bu doğru. Herşeyden önce
koşulsuz olarak İsrail'i desteklemesi müslüman ve Arap halklarını
yaralamıştır. Afganistan ve Irak'a yapılan müdahaleler de öyle. Ancak
bunda bizim halklarımızın demokrasiye direnç göstermelerinin bir payı
yok mu?
Mesela Afganistan olayına bakalım: 2001'de ABD'ye
tarihinin en büyük terör saldırısı yapıldı. Bu saldırıyı el-Kaide
üstlendi ve Afganistan'daki Taliban Emirliği el-Kaide liderlerini teslim
etmeyi veya ülkesinin dışına çıkarmayı reddetti. NATO'nun Afganistan'a
saldırmasının sebebi buydu. ABD'nin Irak'a saldırmasının sesebi de
buydu. Irak'ın başında kafayı sıyırmış bir diktatör vardı. Önce İran'a
sonra Kuveyt'e saldıran bu arkadaş (Saddam) 1991'de BM'nin koalisyonu
ile durduruldu. 11 Eylül saldırısından sonra da Saddam Amerika'yı vuran
teröristleri kutlayan bir mesaj yayınladı. Kusura bakma ama dünyanın
süper gücünü öyle elini kolunu sallaya sallaya tehdit edemezsin.
Amerika muazzam gücüne rağmen saldırgan ve işgalci bir ülke değil.
Dünyadaki Amerikan hegemonyasının yerine Rus hegemonyası olsaydı herkes
Rus milletinden ve Ortodoks mezhebinden olacaktı. 😃
23 Şubat 2022 Çarşamba
ABD mi Rusya mı? Bizim için hangisi tehdit?
21 Şubat 2022 Pazartesi
Tarafgirin matematik hesabı
Ak Parti grup başkan vekili Muhammet Emin Akbaşoğlu Kübra Par ile
çıktığı TV programında Avrupa'da enflasyonun %1 lerden %7'lere çıktığını
böylece 7 kat arttığını söylemiş.
Hızını alamayan vekil, bir
arkadaşından canlı tanık göstererek "150 Euro'ya dolan pazar poşetinin
böylece 750 Euro'ya çıktığını" söyledi. Kübra Par "o hesap o kadar
etmez", diye ikaz ettiyse de sevgili vekilimiz dinlemedi ve iddiasında
ısrar etti. 😄
Şimdi %7 enflasyon ile 150 Euro olan bir paket şöyle hesaplanır:
150 x (100+7) / 100 = (sadeleştirelim)
150 x 1,07 = 160,5
Arkadaşın aklı "7 kat" ifadesinde takılı kaldığı için herhalde 150'yi 7 ye çarpmıştır. Ama o da 1050 yapar 🙄
Daha önce de yine benzer bir matematik gafını Binali Yıldırım yapmıştı.
"Amerika'da enflasyon %0'dan %7'ye yedi kat arttı" demişti. 😅
Şimdi bu arkadaşın eğitimine filan baktım. İstanbul Üniversitesi Hukuk
Fakültesi mezunu. Avukat. Bu fakülteyi takribi olarak ülke çapında ilk
3-4 bin'e giren öğrenciler kazanabiliyor. Eğitim iyi fakat bilincimizi
yozlaştıran politikaların tarafgir bir particilik şekilde savunuluyor
olmasıdır. Çünkü bu tarafgir particilik politikası, "bizim yaptığımız
her şey doğru, diğerlerinin yaptığı her şey kötü" noktasına
indirgeniyor.
İnşallah böyle bir hesaplamayı bi de partiye
yakın bir prof filan yapmaz. Çünkü aynı şekilde onlar da gülünç duruma
düşüyor. Mesela Seta Genel Koordinatörü ve siyaset bilimi profesörü
Burhanettin Duran hocamız Sabah gazetesinde, 10 büyükelçinin Osman
Kavala ile ilgili AİHM kararının uygulanmasını isteyen açıklamalarını
"Türkiye'nin egemenlik haklarına müdahale" olarak niteleyen bir yazı
yazdı. Bir siyaset bilimi profesörü AİHM'in bireysel yargıdaki ihlal
kararını egemenlik meselesi ile bağlantılayamayacağını bilmesi gerekir.
Çünkü uluslararası anlaşmalar anayasa ile korunan bir taahhüttür.
Verdiğin bir sözü taahhüdü yerine getirmeni hatırlattığında "sen benim
egemenlik haklarıma karışıyorsun" diyemezsin. Bunu Burhanettin Duran
bilmiyor olamaz.
Demem o ki, tarafgir parti politikasına dahil
olduğunuzda tüm uzmanlığınız tüm bilgeliğiniz tüm yetkeniz, tüm
üstatlığınız yok olabilir. 😀
20 Şubat 2022 Pazar
Niçin hala evleri yok?
"Dedem duvar örerdi,
babam da duvar örerdi,
ben duvar örüyorum
peki hala bir evimiz niçin yok?"
/ Fillini - Amarcord
8 Şubat 2022 Salı
Neden hala İslamcıyım?
Mustafa İslamoğlu hoca "bir dönem İslamcı olduğu için pişmanlık duyduğunu" ifade etmiş. Ben tam tersini düşünüyorum.
Eğer İslamcı değilsek hiçbir şey değiliz. "Biz İslamcı değiliz
müslümanız" demek de doğru bir yaklaşım değildir. Eğer İslamcı değilsen,
senin müslümanlığın sana yön vermiyor demektir. Solcu müslüman,
kapitalist müslüman, hatta farmason müslüman bile olabilirsin. Eğer
İslamcı değilsen siyasete, felsefeye, düşünüş biçimine, ideolojine,
dahası tüm dünya işlerine İslamı karıştırmıyorsun demektir. Eğer islamcı
değilsen sekülersin, din ve dünya işlerini ayırıyorsun demektir. Eğer
İslamcılık yoksa senin dinin ile budizm veya animizm arasında ne var?
Böylece din sadece bir kaç ibadet ve ahlak öğretisinden ibaret kalırdı.
Evet İslamcılığı ben de çok eleştiriyorum. Bizim ona yüklediğimiz
yanlış anlamlar, sonunda bizim onu terketmemize sebep olmaktadır. Bu
yüzden bunu bir "özeleştiri" olarak yapıyorum. Peki İslamcı olmayıp ne
olacağız, bu saatten sonra "sosyalist" mi olacağız? Yahova şahitlerine
mi katılacağız? Yoksa materyalist ve pozitivist mi?
***
Yahudilerin çoğu bildiğiniz ateisttir. Irk birliği desen zaten bu
mümkün değildir. Biri Polonyadan biri Iraktan öteki Afrikadan gelmiştir.
Yahudilik dini ve öğretisi dışında ortak bir noktaları bulunmamaktadır.
Yine de siyonizm bir Yahudi ideolojisidir. Bir Yahudi ateist de olsa
siyonist ideolojiye ve perspektife sahiptir. Ateist bile olsa...
Günümüzde "Marksizm" bir komünist ütopyayı kurma geleneği değildir.
Marksizm sınıf temelindeki eşitsizliğe ciddi itirazlar yapan bir gelenek
olarak devam etmektedir.
Siyasal/düşünsel bir hareket olarak
"Feminizm" de kadınların egemen olduğu Amazonvari bir siyasal sistem
kurmak demek değildir. Kadınların toplum içindeki eşitsiz şartlarına bir
itirazdır. Bu bir düşünüş biçimidir, bir projeksiyondur.
***
Ve nihayetinde İslamcılık da bir düşünüş ve değerler projeksiyonudur.
Bizim İslamcılık ile ilgili bazı paradigmalarımız yanlış. İslamcılığı
bir "asrı saadete dönüş" veya "ideal toplumu ve ütopyayı kurma" projesi
olarak görmek yanlıştır. Bu anlamda İslamcılık bir "siyaset etme"
hareketi değildir. Keza her İslami görüşü de "Allah böyle buyurdu"
noktasına indirgemek de yanlıştır. Allah Hz. Muhammed'den bu yana kimse
ile konuşmadığına göre bize ancak Kuran ve Peygamberler geleneğinin
sunduğu bir perspektife göre aktif ve faal bir düşünce projeksiyonu
takip etme durumu mümkün olmaktadır.
Yeni bir paradigmaya ihtiyacımız var.