2 Haziran 2022 Perşembe

Zenginlik ve Sağlık Göstergesi Olarak ŞİŞMANLIK


Sabah bir arkadaşım Whatsapp'tan Erzurumlu İbrahim Hakkı Hazretleri'nin bir aforizmasını benimle paylaştı ve görüşümü sordu:

"Az yiyenin hekimle, düz gidenin hakimle işi olmaz."

Ben bunun doğru olmadığını düşündüğümü söyledim. Burada basitçe bir anakronizm durumu var. Bizim ve bu çağın insanlarının anlamadığı konu şu:

Eskiden insanlar açlıktan ölürdü şimdi tokluktan

Şimdiki zamana kadar insanlar hiçbir zaman doymamıştı. İstisnalardan bahsetmiyoruz. İnsanlığın, toplumların genel durumundan bahsediyoruz. Tokluk bu çağa özgü bir durumdur.

Düşünün ki Osmanlı sarayında bile günde sadece iki öğün yemek yeniliyordu. Klasik Arapça'da iki yemek öğünü adı var. غضاء gada ve عشاء 'eşa. Gada (kahvaltı) kuşluk vaktinde yenirdi. Yani sabah çalışma başlangıcından 2-3 saat sonra. 'Eşa ise akşam yemeğidir ve güneşin batımına yakın yenirdi. Bu öğün düzeni benim çocukluğumda da köylerde uygulanıyordu. Osmanlı sarayında ki öğün düzeninin de böyle olduğu biliniyor. Muhtemelen üç öğün uygulaması sanayi devrimi ve işçilerin artan ağır ve uzun mesailerinin bir sonucudur.

Özellikle 2. Dünya savaşından sonra tüm dünyada büyük bir bolluk ve genişleme yaşandı. Bin yıllar süren ağır ve yorucu savaşlar durdu. Devletler ticarete ve refahı halka yaymaya odaklandı. Halk sağlığı ve halk eğitim öne çıktı. Modern çağa kadar halk eğitimi ve halk sağlığı uygulaması söz konusu değildir. Evet Sümerlerden beri eğitim vardı ama eğitim belirli bir azınlık içindi ve birebir eğitim sözkonusu idi. Sınıf eğitimi (sınıfta eğitim) 150-200 yıllık bir uygulamadır. Halk sağlığı da böyledir. Sarayların ve derebeylerinin tabipleri vardı. Ama halka hizmet veren bir tababet (doktorluk) ve hastahane söz konusu değildir. Halkı geçin, orduda bile sağlık hizmetleri söz konusu değildi. Tarihte ilk toplu sağlık hizmetinin uygulandığı yer Kırım savaşıdır (1853-6). Florence Nightingale isimli bir hemşire Kırım Savaşında profesyonel bir yaklaşım sergileyerek hastabakıcığı ve kamu sağlığı fikrinin temellerini atmıştır. Elbette halkın arasında otacılar, çıkıkçılar, üfürükçüler vs vardı. Fakat tarihte bir kamu hizmeti olarak doktorluk sözkonusu değildir.

Tekrar konuya dönecek olursak şişmanlık şimdiki gibi hastalık anlamına gelmiyordu hiçbir zaman. Bilakis zengin, sağlıklı güçlü bir insanı temsil ediyordu ve şişmanlık nadir görülen bir durumdu. Ben bile çocukluğumda hatırlıyorum. Pişmaniye satıcısının nakaratı şöyle idi:

"Pişmaniye yiyen şişman olur
Yemeyen pişman olur." 😃

Atatürk döneminde 4 tane şeker fabrikası kurulur. Bunun üzerine Atatürk şöyle der: "Şeker fabrikası sayısını 20 ye çıkaramadıkça gürbüz çocuklarımız olamayacaktır."

Kuranı Kerimde bile şişmanlık övülmüştür. Cehennemde zakkum ağacının olduğunu ve onu yiyenin ne açlığını giderdiği ne de şişmanlattığını söyler.

Şimdiki doktorlar da şeker zehir diyor. Bu da başka bir ironi. Fakat beni en çok şaşırtan şekerin zehir olduğunu savunanlar arasında şeker fabrikalarının satılmasının ülkeye ihanet olduğunu savunanlardır.

Neyse bu da ayrı bir konu. 😅

Paylaş:

Blog Arşivi

İletişim

Ad

E-posta *

Mesaj *