Gülşen hakkında da bir uzman görüşü belirteyim 😃
Gülşen isimli sanatçının "o imam hatipte okumuş sapıklığı ordan geliyor" ifadesini kullandığı bir videosu servis edilmiş ve sosyal medyada büyük tepki toplamıştı. Bunun üzerine bir cumhuriyet savcısı soruşturmayı tamamlayıp kovuşturmayı açmış. Mahkeme de tutuklu yargılanmasına karar vererek kadını cezaevine göndermişti.
Gülşen savunmasında konuşmasının kendi müzik ekibi arasında geçtiğini, halka açık bir yerde olmadığını söyledi. Dediğine göre çalgıcı ve sahne arkadaşları arasında "İmam" lakabını verdikleri "Miraç" isimli bir arkadaşı varmış. İmam filan değil ama kendi aralarında kullandıkları bir lakap imiş. Ekibindekilere "sahnedeki şarkım bitince beni taşıyarak sahneden çıkarın" demiş, arkadaşları da "seni imam taşısın" diye espiri yapmışlar Gülşen de yine espiri ile "o imam hatipte okumuş, sapıklığı ordan geliyor" demiş.
Mahkemedeki ifadesi böyle. Kendi ekibiyle aralarındaki bir şakalaşma. Çirkin mi? Bize göre çirkin. Ama kendisini erkeklerin taşıyarak sahneden çıkarmasını isteyen ve dinle herhangi bir bağı olmayan Gülşen gibi bir insan için normal. Ancak bunu bir hedef kitlenin önünde söylemedi. Sahnede söylemedi. Bunun üzerine sosyal medyada Gülşen'in tutuklanması yönünde büyük bir kampanya başlatıldı.
Çıkarıldığı Sulh Ceza Mahkemesinde tutukluluğuna karar verilerek cezaevine gönderildi. Bundan sonra Gülşen İmam Hatiplilerden alenen özür diledi. Daha sonra tutukluluğu kaldırıldırılıp serbest bırakıldı.
Gülşen de bir anda mağdur ve kahraman oldu.
Olayın haber kısmı böyle.
***
Gel gelelim değerlendirmeye.
Öncelikle kapalı kapılar ardındaki bu videoları kim servis ediyor? Amacı nedir? Nitekim Musa Eroğlu'nun videosu da bu şekilde servis edilmiştir. Bu karanlık odaklar her kimse bir "politika mühendisliği" uyguluyor.
Gülşen hakkında soruşturma ve kovuşturma açılması doğrudur. Çünkü bir kesimi hedef alan sözler sarfetmiştir. Halka malolan bir sanatçının "halkı kin ve düşmanlığa sevkedecek" veya "dini değerleri aşağılayacak" tavırlardan uzak durması gerekir. Çünkü Türk Ceza Kanununda bunu yapmak suçtur. Ancak Sulh Ceza Hakimliğinin Gülşen'in tutukluluğuna karar vermesi de elbette yanlıştır. Aşırı bir tepkidir. Neticede Gülşen'in sözü insanları sokağa dökecek bir söz değildir. Delilleri karartacak bir durumu olmadığı gibi, ağır ceza gerektiren "katalog suçları" arasında da yer almaz. Dolayısıyla aslolan tutuksuz yargılanmasıdır. Tutukluluğuna karar verilmesi ise bir "güvenlik tedbiri"dir. Ortada güvenlik tedbirini gerektiren bir durum yoktur.
Kemal Kılıçdaroğlu Gülşeni tutuklayan savcı ve hakime "o hakim ve savcılara sesleniyorum, sanatçıyı derhal bırakın" dedi. Anayasanın 138. maddesi ise şöyle diyor: "Hâkimler, görevlerinde bağımsızdırlar; Anayasaya, kanuna ve hukuka uygun olarak vicdanî kanaatlerine göre hüküm verirler. Hiçbir organ, makam, merci veya kişi, yargı yetkisinin kullanılmasında mahkemelere ve hâkimlere emir ve talimat veremez; genelge gönderemez; tavsiye ve telkinde bulunamaz." Yani ana muhalefet partisi lideri hakime ve mahkemeye parmak sallayıp "derhal bırakın" diyemeyeceğini bilmiyor mu? Bunu bilmiyen kişiler neden siyasi parti liderliği yapıyorlar?
Son tahlilde Gülşen'in mahkemedeki açıklaması bana inandırıcı geldi. Gülşenin sözleri halka açık bir ifade olmadığı için "halkı kin ve düşmanlığa tahrik" de sayılmaması gerekirdi. Bu açıklamadan sonra halen tutukluluğuna karar verilmesi mahkemelerin ciddi bir sosyyal baskı altında olduğunu gösterir.
Mahkemelerin sosyal baskı altında olması iyidir, ancak iktidar veya muhalefet tarafından mahkemelere siyasi baskı kurulması, hukuk devleti anlayışına zarar verir.
0 yorum:
Yorum Gönder