Taziye evinde imam Kuran okuyordu. Bakara süresinin son ayeti. Bir şey farkettim.
Ayet şöyle:
La yükellifullahu nefsen illa vüs'aha. Leha ma kesebet ve aleyha maktesebet.
Meali yaklaşık olarak şöyle:
Allah bir nefse potansiyelinin üzerinde bir yükümlülük koymaz. Kesbettiği lehine, iktisap ettiği de aleyhinedir.
Ayette geçen kesbetmek ile iktisap etmek sözlüklerde aynı anlamda iken burada kesbetmeyi sevaplar iktisap etmeyi ise günahlar için kullanmıştır. Neden? Ne farkı var?
Farkı şu:
Kesbetmek bir kişinin kendi çabasına ve eylemlerine bağlı olmayan daha geniş bir kazanımı ifade eder. Misal hiç tanımadığınız ve eylemlerinizle hiç alakası olmayan birisi size hayır duasında bulununca bu sizin kesbiniz içinde yer alır ve lehinize kabul edilir.
İktisap ise sadece sizin kendi amel ve çabanıza bağlı olan kazançtır. Dolayısı ile sizin eylemleriniz ile bağlantılı olmayan sonuçlar iktisap içinde değerlendirilmez. Bu bağlamda hiç tanımadığınız ve sizinle alakası olmayan birisi size beddua ederse bu sizin aleyhinize işlemeyecek ve günah müktesebatınıza yazılmayacaktır. Yani kişiye sadece kendi amellerinin sonucuyla alakalı olan günahlar yazılır.
Kuran'daki bu incelikler muazzam.
24 Kasım 2022 Perşembe
Kesebe ve İktesebe farkı nedir
22 Kasım 2022 Salı
Yaşlı erkek genç kadın mı?
Yaşı ilerlemiş erkekler evlenmek için genelde genç ve güzel kadınlara bakıyorlar. Ee genç olunca güzel de oluyor. Böylece yaşını başını almış bir erkek bile çok genç kadını istiyor.
Halbuki bu doğru değil. Zaten sürdürülebilir de değildir. Büyük yaş farkına rağmen birliktelikleri devam edebilen çiftler nadir görülür.
Evlilik ve birliktelik sadece tensel temastan ibaret değildir. Diyelim sen 55 yaşındasın ama o 25... Bir eş değil bir çocuk aldın. Hayata bakışınız, ilişkiden beklentileriniz aynı olmayacak. Bu yüzden bu yuva ilk virajda çatlayacak.
Arada makul bir orantı olması gerekir. Genellikle kadının eşinden biraz daha genç olması tabi ki iyidir. Bana göre ideali 5 ila 15 yaş arasıdır. Ama 20'den fazlası birbirine aşık olsalar bile fiziken de uygun değildir.
Şimdi başka bir bilgi vereyim:
Erkeğin cinsel performansı 35 yaşından sonra azalma eğilimine girer. Kadınsa 30 yaşından sonra cinsel bakımdan daha da güçlenir. Şimdi 55 yaşındaki amca 40 yaşındaki kadını istemiyor. Neden çünkü cinsel bakımdan ondan daha geridir. 25 yaşındakinin daha dengeli olacağını düşünür. Ama 15 sene sonra o kadınlığının doruğuna vardığında sen çöp olacaksın.
Fakat bu işin sadece cinsel/tensel boyutu. Bir kadın sadece fiziki için değil; aklı, bilgisi, görgüsü, anlayışı, mizacı, kültürü ve donanımı da bir o kadar önemlidir. Hatta evlendikten sonra bunlar daha önemli hale gelir. Bazen kendinden bir kaç yaş büyük bir kadın bile en ideal eş olabilir.
9 Kasım 2022 Çarşamba
Ekmek yemenin ahlaki üstünlüğü
Ekmek üreticileri sendikası başkanı Cihan Kolivar "Ekmek toplumların temel gıdası değil, aptal toplumların temel gıda maddesidir" beyanında bulunmuş.
Şimdi bu arkadaş örneğin ET Üreticileri Sendikası başkanı olsaydı anlardık da EKMEK sektöründe çalışıyor yani. Ayıp değil mi?
İnsanın her şeyden önce yaptığı işe, çalıştığı sektöre saygısı olması lazım. Ben Ekmek Üreticileri sendika başkanı olsaydım ekmeği tazim eder, anıtını dikerdim. Adam ekmeğe ve ekmek tüketicilerine hakaret ediyor 😃
Ekmek Yiyenler Aptal mı?
Ekmek yiyenlerin aptal olduğunu
söyleyenler sallıyor. Hayret verici bir iddiadır bu. Gerçeklikle alakası yok. Zaten Kolivar da o sözü siyasi anlamda
söyledi. Neymiş çok ekmek yediğimiz için 20 yıl iktidar
değişmiyormuşuz. Bir de Japonya örneği veriyor. Halbuki Japonya örneği tam da onu yalanlıyor. Japonya'da 1500 yıldır
aynı hanedanlık imparator olarak hüküm sürüyor. Demek ki iktidar
değişimi ekmek yemekle olmuyormuş.
İnsanlar bir milyon yıl
boyunca avcı toplayıcı olarak sadece et ile beslendi ve bir milyon yıl
geçmesine rağmen zekalarında bir ilerleme olmadı. Ne zaman ki tarımı
tahılı ve buğdayı keşfetti işte o zaman insanlık büyük bir sıçrama
yaptı. Ayrıntı için "Tarım devrimi"ne bakınız.
Uygarlık tarihinin söylediği budur.
Günümüzde de
üniversite sınavı sonuçları üzerinde araştırma yapılsın. Zengin olup et
tüketen elitistlerin çocukları mi daha başarılı yoksa ekmek tüketen
taşra çocukları mı?
Öyle afaki elitist sallamasıyla olmuyor. Gerçek bilimsel veri gösterin.
Ekmek Neden Kutsal?
Şöyle söyleyeyim: Bir milyonluk upuzun
insanlık tarihinde hiçbir icat ekmeğin ve tahılın ve dolayısı ile
tarımın icadı kadar önemli bir etki yaratamamıştır. Bu icat uygarlığın
ortaya çıkmasını, insanların avcı toplayıcılıktan yerleşik hayata
geçmesini, mülkiyet kavramının doğuşunu, artı ürün ve ticaretin meydana
gelmesini, siyasal ve askeri güçlerin yükselişini, yazının sanatın
tekniğin icadı ve daha nice ilerleme ve gelişmeyi sağlamıştır. İşte
bütün bunları ekmeğe ve tahıla borçluyuz.
Ekmek üretimi stoklaması kolaydır ve toplumları doyurur. Dünyanın en gelişmiş ve en zengin ülkesi olmasına rağmen Amerikan toplumu etçil bir toplumdur ve her etçil toplumda olduğu gibi açlık orada da çok yaygındır. Belirli bir kesim açtır. Halbuki ekmekçil toplumlarda açlık daha az görülür.
Ekmek Yemenin Ahlaki Üstünlüğü
Ekmek yemenin et yemeğe ahlaki üstünlüğü de vardır. Beslenmek için bir başka canlıyı öldürmüyorsun. Halbuki et yemekle içimizdeki vahşi hayvanı beslemiş oluyoruz. Et yiyen toplumların özelliği de zeki olmaları değil, tamahkar ve saldırgan olmalarıdır.
Ekmek yiyen toplumlar daha barışçıl daha insani daha demokratik ve daha adil olurlar. Et yiyen toplumlarda olduğu gibi toplumun bir kesiminin açlığı söz konusu da olmaz. Ekmek herkesi doyurur.
Et yemek ise elitlere özgü olduğu için geriye kalan büyük bir kesim açlık çeker. Dışa karşı saldırgan bir toplum olduğu gibi kendi içinde eşitsiz bir gelir dağılımı barındırır.
Sessiz Bahar / Rachel Carson
Rachel Carson tarafından 1956'da yazılan Sessiz Bahar kitabı Çevre devriminin başlatıcısı oldu. Kitap o kadar etkili oldu ki hem çok büyük bir farkındalık yarattı hem de çevre koruma hareketinin büyük bir itkisi haline geldi.
Bir biyolog olan Rachel Carson tarımda kullanılan böcek ilaçlarının çevredeki kuşların ölümüne sebep olması üzerine harekete geçerek tarımda kullanılan böcek ilaçlarının ve çeşitli kimyasal ilaçların ne kadar zararlı ve zehirli olduğunu ve çevreyi nasıl bozduğunu kanıtlamaya çalışmıştır.
Bu kitap epey süredir okuma listemde duruyordu ve ben de yakın bir zamanda okudum.
Carson diyor ki, kullanılan ilaçlardaki zehirler yağmur ve toprak yoluyla bitkilere, oradan yeraltı sularına, nehirlere, o nehirlerin suladığı daha uzak topraklardaki tarım alanlarına kadar yayılıyor. Oradaki diğer böceklere ve tarım ürünlerine taşınıyor. Bu taşınan zehir miktarı milyonda 5 gibi küçük bir rakam ancak bu milyonda 5'lik oran böceklerin vücudunda bazen 100 kat artıyor. Böylece ilaçlamanın yapılmadığı uzak bölgelerdeki kuşlar böcekleri yedikleri zaman doğrudan zehirleniyorlar. Besin zincirindeki canlıdan canlıya geçtikçe artarak katlanabiliyor.
Bitkileri ve yoncaları yiyen hayvanların kanına ve sütüne artarak karışıyor. Yani tarımın üzerinde kullanılan ilaçlar tarımı olumsuz etkilediği kadar bu süreçteki et üretimine çok daha fazla yayılıyor.
Meraklısı olanlara kitabı hararetle tavsiye ederim.
8 Kasım 2022 Salı
Hangi meal iyidir?
Aslında çok fazla meal okumadığım için bu soruya vereceğim cevap eksik kalacak. Ben Arapça bildiğim için Kuran'ın hemen hemen tümünü anlayabiliyorum. Elbette anlaması zor olan bazı müşkül ve müteşabih ayetler de vardır. Fakat muhkem olan ayetleri size tefsir edebilirim. Bu yüzden meal okumuyorum. Doğrudan Arapça'sını okuyorum.
Hangi mealin iyi olduğu konusuna gelince açıkçası tüm mealleri tanımıyorum. Fakat görece olarak iyi olduğunu bildiğim bazı mealler var. Anlatımları orijinal ve kopya da değiller. Hata oranları daha azdır. Karşılaştırmalı okurken bunlara daha fazla itibar edebilirsiniz.
Peki okumadığın halde nerden biliyorsun diyeceksiniz? Zaman zaman bazı ayetlerde karşılaştırmalı incelemeler yapıyorum. Benim deneyimim bu yönde. İtibar edip etmemek size kalmış.
- Elmalı Hamdi meali. Zaten Türkiye'deki meallerin çoğu bunun kopyasıdır.
- Diyanetin eski meali
- Süleyman Ateş
- Ali Bulaç
- Ahmet Varol
- Yaşar Nuri Öztürk
- Abdulbaki Gölpınarlı. Ancak bu yazar Şii olduğu için Ehli beyt yorumlarının olduğu ayetlere dikkat etmek gerekir. Bunu zikretmenin sebebi mealinin orijinal olması.
5 Kasım 2022 Cumartesi
Bilgiçlik Sendromu
Küçükken Ramazan'da iftardan hemen sonra mahallenin camisine gider ve yatsı vaktine kadar beklerdik. Bu arada rahmetli imamımız sevgili Molla Münir (Çiçek) bize bir konuyu açar ve sohbet/vaaz ederdi. Birgün öylece sessiz oturuyordu. Cemaatten biri hoca bize bir vaaz eder misin? dedi, beri ki "Ama hocam Ademden bu yana olan konuları biliyoruz, Ademden öte bir şey varsa onu anlat" diye uyarıda bulundu. İşte ben buna "bilgiçlik sendromu" diyorum.
Bu "bilgiçlik sendromu"na biz de yakalanıyoruz.
Vaazlarla ve Cuma hutbeleri ile pek aram yok. Zaten az işittiğim için hutbeyi de pek dinlemiyorum. Fakat dinlediğim zamanlar da malesef haz alamıyordum. İmamların vaazlarda ve minberlerde anlattıkları konular ve anlatma biçimleri o kadar basit ve sıradan tekrara dönüştü ki artık kendini bilgili sanan biz gibi daimi müminlere yavan geliyor.
Hakikaten bilmediğimiz ne anlatabilir ki?
Fakat bir gün hatamı anladım. Ben ve benim gibi ukalalar biliyor olsak da cami cemaati içinde bu konuları bilmeyen insanlar var. Her insan ve her kuşak sıfır bilgi ile doğar ve bilginin en basitinden başlayarak öğrenmesi gerekir. O zaman İmam ve vaizlerin anlattıklarının kıymetini anladım ve saygı duymaya başladım.
Bu dini konuların dışındaki tüm diğer konular için de geçerli.