Yatay mimarinin çok sıkıntıları var. Günümüzde yaşanan afetlerin de bazıları yatay mimari anlayışının terkedilememesinin sonucudur.
Sorunun temeli şudur. Çok yoğun bir kentleşme yaşıyoruz. Eskiden 80, 100 yıl önce nüfusun 4/5'i kırsalda yaşarken şimdi bu oran tam tersine nüfusun 4/5'i şehirlerde geri kalanı kırsalda yaşıyor. Ayrıca nüfus da 5 6 kat artmış oldu.
Şimdi şehirler ve kentler bu kadar nüfusu yatay mimari ile kaldıramaz. Aksi takdirde her tarafa ev ve inşaat yapmak zorundasın. Vadiye de tepeye de ev yapmak zorunda kalırsın çünkü bu kadar nüfus için başka türlü konut sağlamanın imkanı yok. Niye vadiye ev yapıyorsunuz diye soruyorlar. İyi de nereye yapsın? Ev yapacak yer mi kaldı? Ama insanların da evlere ihtiyacı var. Nüfus büyüyor.
Yatay mimaride tarım alanlarını ve orman alanlarını da daralmış olursun. Çünkü konutları ve yerleşimi yüzeye yayıyorsun. Yatay mimari dedikleri budur. "Evler çok katlı olmasın mümkünse bahçeli garajlı filan olsun alt yapısı ve çevre düzenlemesi de olsun ve bu şehir başına 15 milyon kişi için olsun." Talep edilen şeyin akıl dışı olduğu ortada...
Bunun yerine dikey mimari yapalım. En az 20 30 katlı apartmanlar siteler olsun. Daha çok nüfus daha iyi bir zeminde/konumda daha iyi bir çevre düzenlemesi ve daha konforlu evlerde yaşasın. Bize, kente daha çok alan kalsın. Düşünün İstanbul'da ki tüm evleri 20, 30 katlı sitelere dönüştürsek şimdiki imar için kullanılan alanın en az 2/3'ü boşalmış olurduk. Diğer şehirler için de böyle.
Bu alanlara yeşil parklar, yapay göletler, büyük ve geniş meydanlar, alışveriş merkezleri ve daha neler neler yapılabilir.
Haksız mıyım?
0 yorum:
Yorum Gönder