Cüppeli rabıta'nın müteveffa büyük şeyh Mahmut Efendi'ye yapılması konusunda ısrarını sürdürdüğü videoların birinde şöyle diyor: "Bunlar kendilerini Hasan Efendi sonrasına hazırlıyorlar. Peki ondan sonra kime yapılacak rabıta size mi? Milletin karısının kızının düşüne siz mi gireceksiniz?"
Aynen böyle bir ifade kullandı. Bu kendi değerlerine karşı çok inançsızca bir laftı bence. Evet ama aynı şey Mahmut Efendi için de geçerli değil mi? Mahmut Efendi milletin karısının kızının düşüne girebilir ama Hasan Efendi veya Ahmet Efendi giremez. Neden? Mahmut Efendi beşer değil mi? Yoksa beşer üstü mü?
***
Rabıta'nın Budizm'den geldiği söyleniyor. Açıkçası bu iyi bir araştırmayı gerektiriyor ve bu konuda popüler bilgilere dayanarak bir yargıda bulunamam. Fakat Budizmdeki meditasyon ve bizim tarikatlardaki rabıta arasında bazı karşılaştırmalar yapabilirim.
Rabıta kişinin kendi zihninde canlandırdığı kusursuz bir kişi ile hayal dünyasında bağ kurması ve onu kendi hayal ve imge dünyasında canlandırmasıdır. Sofiler genellikle kendilerini cennet ile cehennemin arasında mahşerde tasavvur ederler. Kandil gibi parlayan yüzü ile şeyh hazretleri gelir ve sizin elinizden tutarak sizi cehennemden kurtarır, size manevi gücünden feyiz aktarır. Hergün böyle bir senaryoyu zihninizde canlandırıyorsunuz.
Rabıta ve imajinasyon (zihinde canlandırma) ruhsal gücü arttırmak için önemli ve güçlü bir yöntemdir. Şimdi bizdeki rabıta malesef sofinin manevi ilerleyişini temin etmek için değil, müridin şeyhe mutlak, kesin ve sürekli bağlılığını temin etmek için uygulanıyor. Dolayısı ile müridin gelişip tıpkı şeyhi gibi bir insan-ı kamil olması beklenemez. İşte bu da şirke yakın bir durumdur. Çünkü şeyh senin cinsinden bir beşer değil, mutlak ve erişilemez biridir ve senin de ona mutlak ve kayıtsız bir şekilde bağlılık ve itaat göstermen gerekir. Halbuki mutlak bağlılık ve itaat yalnızca Allah'a ve peygamberlerine gösterilebilir, hiçbir alime hiçbir mürşide mutlak itaat gösterilemez. Hiç kimseye böyle bir paye verilmemiştir.
Budizm'de ise meditasyon daha çok içsel sessizlik olarak yapılıyor. Genellikle zihinde bir canlandırma yapılmaz. Fakat imajinasyon yapıldığı durumlar da var. Bu durumlarda da Lotus çiçeğinin üzerinde oturan Buda veya diğer budist ikonalar hayal edilerek zihinde canlandırılır.
Fakat Budizm'deki imajinasyon İslam'a daha uygundur. Çünkü orada hiçbir insanı, hiçbir beşeri kendinin üzerine çıkarmıyorsun. Hatta Budizm'de şöyle bir söz vardır: "Eğer yolda Buda'yı görürsen onu öldür." Evet çok manidar bir sözdür. Seyr-i sülukta Buda'ya erişirsen onu öldür, çünkü o artık bir nesnedir. Hadi söyleyin bakalım sevgili sofiler, İslam'ın ruhuna uygun olan bu değil mi?
Bir zaman Gurdjiyeff'in bir kitabında okumuştum ama şu an hangi kitaptı hatırlamıyorum. Gurdjiyeff "zihninizde kendi kemale ermiş halinizi tasavvur ediniz" diyordu. İşte rabıta için bu zihinsel canlandırma çok daha iyi. Allah'ın sizi yaratmış olduğu kalıbınız içinde olabilecek en iyi, en doğru, en akıllı, en cesur, en adil, en merhabetli, en takvalı ve en mükemmel halinizi... Zihninizdeki bu en iyi halinizi sürekli daha iyi hale getirip onunla bağ kurarsınız.
Yapacaksanız böyle bir rabıta yapın!
0 yorum:
Yorum Gönder